9- FİZİKSEL GÜÇ ( FİZİKSEL KUVVET) =

Jute

FİZİKSEL GÜÇ = Canlı yapıya sahip organizmaların, bünyelerinde bulundurdukları gücün toplamıdır. Herhangi bir iş yapılacağı zaman, o işin yapılmasına, her canlının bireysel olarak sağlayacağı katkı, onun FİZİKSEL GÜCÜDÜR. Fiziksel güç bir karıncada, taşıdığı buğday tanesinin büyüklüğü ile Ağustos böceğinde ise, çıkardığı sesin şiddeti ile doğru orantılıdır.

Fiziksel Güç Kavramı: Günümüzde eksik ya da yanlış anlamda kullanılmaktadır. Erkeklerdeki kas miktarının, bayanlardan fazla olup, ağır işlerde çalışmaya müsait olmasını fiziksel güç olarak, ifade edilmektedir. Bazen de, erkeğin bayana uyguladığı şiddet olayını, Fiziksel Güç uyguladı, olarak ifade edilmektedir. Aslında Fiziksel Güç tanımı, son derece kapsamlı bir kavramdır. Bu kavramı, ifade edebilmek için, öncelikle Fiziki Yapı kavramını bilmek gerekir. Fiziki Yapı Demek= Kütle, hacim ve belli bir şekli olan yapı demektir. Fiziksel yapıları olan maddelerin, ses-ısı-ışık-enerji-ağırlık-hareket-titreşim gibi özellikleri vardır. Bütün bunlar, sadece cansız maddeler için geçerli olan özelliklerdir. Canlıları ifade eden, Fiziki Yapının içerisine Manevi Yapıyı ( Ruhsal Yapıyı) da ilave etmek zorundayız.

FİZİKSEL GÜÇ KAVRAMI =2 Ana guruba ayrılır. A-Maddi Güç, B- Manevi Güç. A- MADDİ GÜÇ =1- Bedensel ( a- Kas, b-Kemik, c-Bağışıklık) -2-Beyinsel Güç ( a-Zekâ, b- İlim). B- MANEVİ GÜÇ=( Ruhsal Güç= a) Keramet- b) Konsantrasyon- c) Motivasyon- d)İman(inanç).

Fiziksel Güç kavramının içerisine, Maddi gücü anlatırken, kişinin parasal gücü, sahip olduğu makam gibi değerleri de katmamız gerekiyor. Ancak bizim alanımız, Savunma Sporu olduğu için, Fiziksel Gücü bu gibi unsurlardan soyutlayıp, nesnel olarak, ele alıyoruz. Bir profesör, bir aktör, bir milletvekili, bir başbakan, bir çiftçi Dünyanın her hangi bir yerinde, birbirlerinden ayrı olarak Korana olmuş olabilir. Bu hastalığa yakalanma esnasında, o kişinin bedeninin virüse karşı verdiği mücadele, bir Fiziksel Güç savaşıdır. 70 yaşına gelmesine rağmen, son derece sağlıklı, hiçbir hastalığı olmayan, gençler gibi sporunu yapan, düzgün bir Fiziki Yapıya sahip, Hayata pozitif bakabilen, bir insanın sahip olduğu güçlerin tamamı o kişinin Fiziksel Gücünü( Fiziksel Kuvveti) ifade eder. İnsanların bu şekilde, güçlü olmalarının sebeplerini ana hatları ile sizlere aktaracağım.

A- MADDİ GÜÇ – (1-BEDENSEL GÜÇ):

İnsanın bedensel olarak güçlü olması, kas ve kemiklerinin güçlü olmasına bağlıdır. Kas oranının artması, güçlü kas yapısını ortaya çıkarır. Kemik yoğunluğunun artması da, güçlü kemik yapısını ortaya çıkarır. Et-peynir-baklagiller-balık-yumurta gibi yiyecekler, proteince zengindir. Bu yiyeceklerle yapılan beslenmelerde, proteinler kaslarımızın yapısına katılır. Kemiklerin ana maddesi kalsiyumdur. Kalsiyumca zengin yiyecekler, süt-peynir-yoğurt-lahana-turptur. Bu besinlerdeki kalsiyum, D vitamini etkisiyle kemiklere taşınır. Kemikleri güçlendirir. D vitaminin en önemli kaynağı, güneş ışığıdır. Tereyağı, Zeytinyağı da, D vitamini yönünden zengindir. Bu yiyeceklerdeki vitamin, minarel ve proteinlerin vücutta kullanılması, vücudun yapısına katılması için, düzenli Fiziksel Aktivite yapılmalıdır.

FİZİKSEL AKTİVİTE = Yürüyüş-Koşu-Yüzme-Bisiklet Sürme-Kültür Fizik Hareketleri- Ağırlık Çalışmaları ile Esneklik Çalışmaları gibi faaliyetlerdir. Eğer bu tip, Aktiviteler ile yeterince hareket etmezsek, alınan besinler kas yerine yağa çevrilir. Ya da vücutta kullanılmadığı için, dışarı atılır. Bu tip besinlerle beslenme şekline, SAĞLIKLI BESLENME denilmektedir. Ekmek-Şeker- Nişasta yönünden zengin beslenme ise, DÜZENSİZ BESLENMEDİR.

Vücudumuzun hastalıklara karşı dirençli olması, bağışıklık sisteminin güçlü olması için için, yeterince C vitamini almalıyız. C vitamini yönünden zengin besinler, limon, Portakal ile yeşil sebzelerdir. Sık sık grip ve nezle olan kişi yeterince C VİTAMİNİ yönünden zengin besinler yemiyordur. İçilen sigarada vücuttaki, C vitamini öldürmektedir.

Düzenli besleniyoruz. Düzenli olarak Fiziksel Aktivite yapıyoruz. Yeterince açık havadan yararlanıyoruz. Uyku saatlerimiz düzenli. Ancak, sigara ile alkol gibi sağlığa zararlı alışkanlıklarımız varsa, bu alışkanlar vücuda alınan besinlerin ve yapılan sporun faydalarının büyük bir kısmının boşa gitmesine yol açmaktadır. Fazla içilen çay bile, kandaki demiri yok edip, kansızlığa yol açmaktadır. Yorgunluk ve halsizlik kansızlık belirtileridir. SAĞLIKLI VE GÜÇLÜ BİR FİZİKSEL YAPIYA SAHİP OLMAK İÇİN, bu kurallara dikkat edilmesi gerekir.

A- MADDİ GÜÇ – (2-BEYİNSEL) :

Beyinsel Güç Denilince, bir fil kadar ağır kaldıramayız. Ancak beynimizle icat ettiğimiz bir makine ile filden bile ağır yükleri kaldırabiliriz. İşte bu örnek, beynin gücünü ortaya koymaktadır. Beyin gücünün diğer adı zekâdır. Zekâ kalıtımsal yani soydan gelir. Ancak biz kendi zekâmızı tam kapasite kullanmak için, günlük 1,5 litre su içmeliyiz. Çünkü beynin % 70 ile % 80’i sudur. Beynin çalışması sonucu oluşan, artık maddelerin dışarı atılması için, su içilmesi şarttır. Oksijensiz ve kapalı ortamlardan uzak durup, açık havalı bol oksijenli yerleri tercih etmeliyiz. Beyne giden bol oksijen beyin hücrelerini gençleştirmektedir. Beyin sağlığı için sakatat türü yiyeceklerin yenmesi tavsiye edilmektedir. Erken kalkan kişi, güneş ışığından yeterince yararlanıp, beyine giden vitaminlerin kullanılmasını sağlar. Ayrıca beyinden salgılanan hormonların düzenli çalışmasını da sağlar. Telefon, Bilgisayar gibi elektronik aletlere az zaman ayırma, beyni fazla radyasyona maruz kalmaktan korur. Kitap okuma, ezberlenen duaların okunması, beynin erken yaşlanmasını engeller. Sigara dumanında bulunan nikotin, beyin hücrelerini oksijensiz bırakarak, ölümüne yol açmaktadır. Bu durum beyin kontrolünde gerçekleşen faaliyetlerin kalitesinde düşüşe yol açmaktadır. Stres, öfke kıskançlık, sinirlenme durumları, olaylara sürekli karamsar bakma, beynin daralmasına ve küçülmesine yol açmaktadır. Beyindeki hücreler genelde dinlenme durumundadır.( Çalıştırılmaz durumda) . Kitap Okuma, bulmaca doldurma, problem çözme, zekâ oyunları gibi faaliyetler, pasif durumdaki beyin hücrelerini aktif hale getirir. Yani çalıştırır, sağlıklı olmasını sağlar. Beyin hücrelerinin sağlığı için, dikkat edilmesi gereken ana unsurları özetle belirttik. Şimdi de, İlim konusuna geçeceğiz.

Boş bir beyin ne kadar sağlıklı olura olsun, bu beynin başarı göstermesi için, ilimle donatılması şarttır. Kurandaki Zümre ayetinde < HİÇ BİLENLE-BİLMEYEN BİR OLURMU> buyurulmuştur. Peygamberimiz << İLİM ÇİNDE BİLE OLSA, ARAYIP BULUNUZ>> demiştir… Atamız << HAYATTA EN İYİ YOL GÖSTERİCİ İLİMDİR>> demiştir… Kuranın ilk ayeti Peygamberimize hitaben <-> OKU <-> emridir<< Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır>> diyen bir İslâm dini vardır… << ÂLİMİN MÜREKKEBİNİ, ŞEHİDİN KANINDAN ÜSTÜN TUTAN>> bir manevi düşünce vardır… Bu nedenle, hem Dünyamızı, hem de Ahiretimizi kurtarmak için, bilgi sahibi olmak şarttır… << İLİM ÖĞRENMEK, KADIN VE ERKEK HER MÜSLÜMANA FARZDIR>> hadisi açık ve nettir. Her zaman yeni bir şeyler öğrenmek ve bunları hayatımıza uygulamak, beynin gıdası ve insan olmanın en güzel tarafıdır.

Beyin yeni bir şeyler öğrenmezse, tembelliğe bırakılıp, öğrenmeye kapatılırsa, zaman içinde küçülmektedir. Beynin küçülmesi, yaşlanma belirtileridir. Unutkanlık ve bunama gibi rahatsızlıklar, beynin küçüldüğünü göstermektedir. Beyin hücrelerinin en büyük düşmanı, kirli hava- sigara ve strestir. Doğa ile uyumlu faaliyetler, örneğin kırlarda gezmek, dağlara çıkmak, stresi yenmemizi sağlar. Diğer canlılara yardım etmek, onlardan gelen sevgi kıvılcımları ya da şükran duyguları, stresin en büyük ilacıdır. Beyin Sağlığı İçin beynin çalıştırılması ne kadar önemli ise, dinlendirilmesi de o kadar önemlidir. Beyni dinlendirmenin en güzel yolu, her zaman tatlı bir uykudur. Toprak zemine çıplak ayakla basma, vücutta strese neden olan, fazla elektriğin toprağa aktarılmasını sağlar. Vücutta, fazla elektrik birikmesi, ya üzüntüden, ya da çok çalışmaktan veya haksızlığa uğrayıp, tahammül duygularımızın zayıflamasından ileri gelmektedir. Duygularımızdaki iç çatışmalar, bir şeye karar verememe gibi nedenler, vücutta fazla elektrik üretir. Beyindeki faaliyetlerin iletimlerinin elektriksel olduğu düşünülürse, fazla düşünce, bu elektrik yüklerini artırır. Bu fazla yüklerden ancak, ibadet- dua etme, ya da toprak zemine basma, abdest alma, banyo yapma ile kurtulabiliriz.

B- MANEVİ GÜÇ ( RUHSAL GÜÇ) :

Annelik durumunda, bütün canlıların diğer zamanlarına göre, daha güçlü davrandıkları bilinen bir gerçektir. Yavruları için, köpeğe saldıran kedi örneğinde olduğu gibi… Savaş durumunda, cephedeki askerlerin, diğer durumlara göre daha cesaretli davranması. Savaş sırasında, bir dağın zirvesine çıkarılan tankın, barış durumunda aynı asker tarafından, tekrar yere indirilememesi örneğinde olduğu gibi… Aşkı için, yani Şirin için Dağları delen Ferhat... Köpeğine saldıran ayıyı, eliyle duvardan iterek uzaklaştıran bir kadın… İnancı için, ellerinden iplerle bağlanarak, Arabistan’ın kızgın çöllerinde, sürüklenen sahabeler… Devlet sırlarını, düşmana vermemek için, her türlü işkenceye katlanan askerler… Kendisi köpekten korktuğu halde, okul yolunda kardeşine saldıran köpeğin önüne atlayan bir öğrenci… Bütün bu örnekler bizlere, insanlarda bulunan gücün, manevi duygular söz konusu olduğunda artığını göstermektedir.

Manevi Güç= Sıkıntılara dayanma, zorluklarla başa çıkabilme, normal zamanlarda yapılması zor olan işleri, o an için başarma ile kendini göstermektedir. İnsanın manevi yönü Ruhsal yönüdür. Ruh bir enerjidir. Enerji düzeyi yüksek olan insanlar, diğer insanların yapamayacağı işleri, yapabilirler. Ruhsal enerjinin vücutta tam olması, bir pilin tam dolu olması gibidir. Bu enerjiyi dolduran ya da boşaltan durumlar, elbette vardır. Yapılan ibadetler, ALLAHIN isminin zikredilmesi ve kalben anılması, insanın enerji düzeyini yükseltir. İnsan Ruhu Nur adı verilen bir enerjidir. Bu enerji bize canlılık vermektedir. Sadece canlılıkla kalmaz, enerji düzeyimizi de belirler. Enerjinin kaynağı ALLAH olduğu için, ALLAHA ait isimlerin zikredilmesi, bedendeki Ruhun Enerji düzeyini yükseltir.. Bir cep telefonu zayıf veya boş pille nasıl çalışmazsa, insanda zayıf enerji ile üretemez. Sadece canlılığını devam ettirir. Bazı insanların pozitif enerji yaymalarının sebebi, o insanların enerji düzeyleri yüksek olmasıdır. İnsanları kolay etkilerler, zorluklar karşısında yılmazlar. Onların çalışmaları, bütün insanlık için, EVRENSEL MİRAS gibidir. İşte o insanlar, kendilerine ve çevrelerine hayrı olan insanlardır. Nefsi ve kişisel zevkleri için çalışan insanlar, bencil olurlar. Etraflarına, pek fazla yararları dokunmaz.

Dinimiz bize LA HAVLE- VE LA KUVVETE -İLLA BİLLAHİL ALİYY AZİM dememizi tavsiye etmektedir. Özellikle sıkıntılı zamanlarda, bu duanın sıkça okunması, peygamberimiz tarafından defalarca Müslümanlara tavsiye edilmiştir. MANASI = KUVVET VE GÜÇ, SADECE BÜYÜK VE YÜCE OLAN ALLAHIN YARDIMI İLE OLUR. Bizler bu dua ile gücün ve kuvvetin ALLAHTAN geldiğini bilip, yine ALLAHTAN yardım istemekteyiz.

HASBUNALLAH VE NİMEL VEKİL ( Allah bana yeter, o ne güzel vekildir) Bu söz ilk defa Nemrut tarafından ateşe atılan, HZ. İBRAHİM(A.S.) tarafından söylenmiş ve ALLAHIN izniyle ateş onu yakmamıştır. Bu sözler ile devamı, Kuranda Ali İmran süresi içinde geçmektedir. HASBUNALLAH VE NİMEL VEKİL ( Allah bana yeter, O ne güzel vekildir). VE NİMEL MEVLÂ ( Ne güzel Mevla). VE NİMEN NASİR (Ne güzel Yardımcıdır) Kuranda geçen bu ayetin, dua olarak bizler tarafından sıkça okunması, peygamberimiz tarafından tavsiye edilmiştir. Yani hem ayet, hem hadis, hem dua, hem de zikirdir. Sıkıntılı durumlarda, bu dua okunmak suretiyle ALLAHTAN yardım istenmektedir. Bu duayı okuyan kişi, sıkıntının uzaklaştırılmasını ya da sıkıntıya dayanma gücünü, sonsuz güç ve Kudret sahibi, ALLAHTAN istemektedir. Sıkıntıları için, ALLAHI kendisine vekil tayin etmek isteyen bir insanın okuyacağı, duadır. Aynı zamanda, ALLAHIN gerçek dost olduğunun kalben tasdik edilmesidir.

Manevi gücü yüksek olan insanlar, eski Türklerde hükümdar olarak görev almışlardır. Bu gibi insanların Tanrı adına, diğer insanları yönettiğine inanılırmış. Manevi gücü yüksek olan insanlarda, KERAMET adı verilen, özel ALLAH vergisi kuvvet vardır, keramet sahibi insanlar, doğadaki olaylara, eşyaya ve hayvanlara manevi gücü ile hükmederler. Osmanlı İmparatorluğu zamanında, padişahlar bile zamanında, bu insanlara akıl danışırlarmış. Bu insanlar, yaşamları esnasında halkımız tarafından sevilip, kendilerine hürmet gösterilmiştir. Öldüklerinde ise, mezarları türbeye dönüştürülmüştür. Bu insanların öldükten sonra bile, manevi bedenlerinin (Ruhlarının) bazı olaylara müdahale ettikleri rivayet edilmektedir. Kerametin bir alt basamağı ERMİŞLİKTİR. Ermişliğin bir alt basamağı, ÂLİM VE ARİFLİKTİR. Onların bir alt basamağı da, OLGUNLUKTUR. Olgun insanlar bir işi yaparken, o işe tam anlamı ile KONSANTRE olurlar. Bir işe KONSANTRE OLMA DEMEK= Bütün dikkat ve düşüncenin, yapılacak işe odaklanması demektir. Konsantrasyonda, insanın o işi yapabileceğine inancı, hiçbir şüpheye meydan bırakmayacak şekilde tamdır. Bu duruma bir örnek verirsek, 2 metre genişliğindeki bir su birikintisinden, suya girmeden üsten zıplayarak geçmek istiyoruz. Önce nefesimizi tutup, daha sonra uygun pozisyon aldıktan sonra, bu dereye batmadan karşıdan karşıya geçebileceğimize inanarak, birden zıplamak bir Konsantrasyon örneğidir. Konsantrasyon konuya tam odaklanma durumu için geçerli olan bir kavramdır. Bu durumu fiziksel bir olayla açıklayacak olursak: Mercek güneş ışığına tutulduğunda, ışınları kırarak, bir noktada toplar. Işınların toplandığı noktaya bir kâğıt konursa, toplanan ışınlar belli bir süre sonra, o kâğıdı yakar. Eğer ışınları bir noktada toplayacak şekilde, merceği ayarlamazsak, ışınlar dağınık olarak etrafa yayılır. Böyle bir mercek altına tutulan, kâğıt yanmaz. İşte İnsanlarda düşüncenin tek bir noktada, başka alanlara dağıtılmadan toplanması durumu, o işe Konsantre olma durumunu ifade etmektedir. Bir işe odaklanamama durumu ise, Konsantrasyon bozukluğudur. Bu durum doğuştan gelebilir, Psikolojik olabilir. Biz sadece bu duruma neden olan, telafi edilebilir, ya da ihmalden kaynaklanan sorunlar üzerinde duruyoruz. Konsantrasyon manevi güçtür.. Boynunda, çelik halatları eğenler. İple tır çekenler. Parmak uçlarında, şınav çekenler. Çıplak ayakla, kırık cam ile kor ateş üzerinde yürüyenler. Bunların hepsi birer Konsantrasyon (Odaklanma) olayıdır. Bu gibi olayların yapılabilmesi, bedensel güç ile manevi gücün bir araya gelmesi ile olabilecek işlerdir.

Yeterince, Fiziksel Aktivite yapılmazsa, ustalık ve beceri isteyen, bu gibi işlerin yapılabilmesi için gerekli olan, FİZİKSEL GÜÇTE oluşmaz. Yani Profesyonel işler, bir bire pat diye yapılamaz. Sırıkla 10 metre yüksek atlama yapacak sporcuların, atlamadan önce biraz düşünüp, nefes alıp verip, yapacakları işe, önce Konsantre olduklarını görüyoruz. Bu iş sadece Konsantre olmakla, yapılacak bir iş değil. Sporcunun, o işin üstesinden gelebilecek FİZİKSEL GÜCÜNÜN DE tam olması gerekir. Her defasında, çıta yani atlanacak yükseklik devamlı yukarı çıkartılıyor. Bütün sporcuların Fiziksel Güçleri aynı olsa bile, ortaya Fiziksel Kondisyon denilen durumda devreye girmektedir. Aynı güçteki 2 sporcudan birinin, diğerine göre FİZİKSEL AKTİVİTESİNİN yüksek olması, onun Kondisyonunu, rakibine göre artırmaktadır. Fiziksel gücün tam anlamı ile kullanılamaması, yani Konsantre olamama da, başarılacak işlerde olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabilir.

Hem maddi, hem de manevi güç, ikisi birden aynı anda bir insanda bulursa, bu gibi zor işler başarı ile sonuçlanır. Ruhu taşıyan insan bedenidir. Ruh Manevi Gücün Kaynağıdır. Bedenin sahip olduğu özelikler, maddi güç kavramıdır. Beden aynı zamanda ruhu da bünyesinde taşıdığı için, FİZİKSEL GÜÇ (FİZİKSEL KUVVET) denilince, manevi gücüde içine almaktadır. Ruh ALLAHTAN gelip, ALLAHA döneceği için ölümsüzdür. Aynı boyda, aynı kiloda, aynı yapıya sahip, iki insandan biri diğerinden daha güçlü ise, aradaki fark FİZİKSEL GÜÇTEN kaynaklanmaktır. Birisinde eksik olan yön, manevi gücün zayıflığıdır. Koca Seyit’e sırtında 270 kiloluk top mermisini sırtında taşıtan güç, sadece maddesel değil, manevi gücünde yüksek olmasıdır. Cesaret, sabır, fedakârlık, cömertlik, edep, yardım etme, ilim öğrenme, ibadet etme gibi güzel duygular, İNSANIN MANEVİ YÖNÜNÜ, ifade eder. Ağır bir yük kaldırma insanın maddi yönünü ifade eder. Ancak çok ağır acılara dayanma, insanın manevi yönü ile ilgilidir. Eyüp peygamberin vücuduna musallat olan hastalıklara karşı gösterdiği tahammül, onun manevi gücüdür. Yakup peygamberin kaybolan oğlu, Hazreti Davut’un yokluğuna karşı gösterdiği sabır, onun manevi yönüdür. Hazreti Yunus peygamberin büyük bir balığın karnında hapis iken yine de ALLAHA şükretmesi, manevi güçle ilgilidir. Hazreti Peygamberin önce babasız sonrada annesiz yetim olarak büyüyüp, Mekke’de en güvenilen insan olarak tanınması, onun manevi güzelliğidir. Bazı günler aç, bazı günler 1-2 hurma tanesi ile karın doyurup, hazinedeki kurutulmuş geyik ve deve etlerine dokunmaması, Hazreti Muhammedin nur üstüne nur olmasını sağlamıştır. Hayvanlar âleminde bile fedakârlık örnekleri çoktur. Bir geyiğin yavrularım yaşasın diye kendisin çitaların önüne atması. Ona annelik duygusu ile birlikte verilen ve manevi yöndür. Manevi yön bitkilerde bile vardır. Sevilerek büyütülen bitkinin, daha güzelleştiği bilimsel olarak ispatlanmıştır. Ayrıca bitkilerde de bir, yardımlaşma olduğu, yapılan gözlem ve analizlerle ortaya çıkarılmıştır. İnsanın manevi yönü akıl denilen nimet ile şekillendirilmiştir.. Yani insan yaptığı bir şeyi bilerek ve isteyerek yapmaktadır. Bilerek yapılan her şeyden insan sorumludur. Ancak bilmeden, istemeden yapılan işlerde vardır. Bunları o an için, refleks olarak yapmaktayız. İşte bitki ve hayvan davranışları da bu şekilde, yaşamaya dönük, ilerisi düşünülmeden, OTOPAT şeklinde yapıldığı için, o an için, doğruda olabilir, yanlışta. Hayvanların ışığa doğru yönelmeleri, OTOPAT DAVRANIŞTIR (FİZİKSEL REFLEKS). Gece denizlerde güçlü ışık tutularak, kaçak balık avlama yapılıyor. Hayvan burada içgüdüsel olarak doğru yaptığını sanıyor. Oysaki tuzağa çekiliyor. Sahilde kumlara bırakılan kaplumbağa yumurtaları açılınca, içinden çıkan yavrular, ışığa doğru yönelir. Işık demek, deniz demektir. Deniz demek, onlar için yaşam demektir. Ancak sahile yapılan bir tesisin güçlü lambaları, yumurtadan çıkan, deniz kaplumbağa yavrularını kendine doğru çekebilir. Onları yanlış istikamete çekerek, ölümlerine yol açabilir.

Manevi yön sadece insanlarla sınırlı bir kavram değildir. Hayvan ve bitkilerde de vardır. Hayvan, bitkilerde manevi yön, OTOPAT şeklinde, yaşamaya dönük olarak, içgüdüsel olarak yapılır. Burada bilinçli bir tercih olmadığından, yaptıkları davranışlardan sorumlu değillerdir. İnsanlarda, bilinçsiz yani kaza dediğimiz olaylarla yaptıkları davranışlar için, sorumlu tutulmazlar. Bu davranışlarda kural ihmali varsa, ondan sorumlu tutulurlar. Özetle, Hayvan ve bitkilerde de manevi yön vardır. Ancak bu durum ruh ile ilgili değildir. Bu manevi yön sinirseldir. Sinirsel Davranışlar (İletime Yönelik), bitki ve hayvanların acıyı hissetmeleri, ona göre davranış sergilemeleri şeklinde kendini göstermektedir.

Bütün savunma sporlarının temelinde, maddi ve manevi gücün birlikte kullanılmasına yönelik çalışmalar yapılması esastır. Çin’de Kung Fu sporcularının, tapınaklara çekilip, orada spor yaptıklarını, filmlerde izliyoruz. Fiziksel Gücün oluşturulmasında, her 2 yön birlikte ele alınıp, geliştirilmelidir. Bunlar birbirinden bağımsız düşünülemez. Bizim manevi yön öğretilerimiz ise, yüce dinimizdir. Bütün dünya insanlığına hitap eden EVRENSEL DEĞER yargılarımız vardır. Bunları insanlığın hizmetine ve dikkatine sunmak, toplumları rahatlatacaktır.